1. sartre "varoluş özden önce gelir" diyerek bir şekilde varoluşçuluğun genel kabul edilen ilkelerinden birini söyledi. bu sözden, insanın önce var olduğunu, daha sonra özünü oluşturduğu sonucunu çıkarıyoruz. peki bu ne demek oluyor? kişi özbenliğini kendisi oluşturacağından olduğu her kişiden ve yaptığı her hareketten sadece kendisi sorumludur demek. bir diğer deyişle kısaca, kişi kendisini yaratır.

    biraz da mikromoleküler boyutta inceleyelim insanoğlunu, hücrelerine mikroskop tutalım. yakın zamana kadar kabul edilen görüş hücrenin bilgisinin çekirdeğinde olduğunu, yaşamda rolünü ve kaderini bu çekirdekteki anne-babadan gelen dna'ların birleşiminin belirlediği üzerineydi. ancak yakın zamanda yapılan araştırmalar gösterdi ki ekstraselüler matrix yani hücre dışı ortam -hücrenin sistem içinde bulunduğu ortam-, hücre çekirdeğini kontrol ediyor. yani dışarda oluşan gelişmeler çeşitli sinyaller yoluyla hücre çekirdeğine aktarılıp hücrenin kalıtımını değiştirebiliyor. bu aslında çok ilginç, çünkü teorik olarak bu demek oluyor ki sizin belirli bir dönemde depresyona girmeniz, sizin doğacak çocuğunuzu bir şekilde etkileyebiliyor.

    psikiyatri ise mizaç ile karakteri farklı tanımlar. mizaç doğuştan gelen davranış özelliklerimiz, karakter ise zaman içinde olaylara karşı tutumlarımızı gösteren kümülatif bir kavramdır der.

    hepsini toplayalım, hücrelerimizin varolduklarında özlerini içinde barındırıyorlar, kişi doğduğunda öz diye tabir edebileceğimiz bir takım özelliklerle doğuyor, ve bunlar bizim seçtiğimiz ya da elimizde olan şeyler değil. gel gelelim hücreler dış ortama göre özlerini değiştirebiliyorlar, insan da karakterini oluşturuyor.

    ben bu bilgileri düşündüğümde insanın bir özle doğduğunu kabul ediyorum. ama emin olmadığım şey ise, varoluşçu psikoterapinin öne sürdüğü gibi, bu özü tamamen değiştirebilir miyiz, kendimizi yaratan sadece biz olabilir miyiz ?